101. Yılında Türkiye Cumhuriyeti’nin Sorunları

Türkiye Cumhuriyeti 101 yaşında.

Halk her zaman olduğu gibi Cumhuriyet Bayramı’nı coşkuyla kutladı.

Anıtkabir’e akın etti.

Cumhuriyet Bayramımız kutlu olsun.

Türkiye Cumhuriyeti bir devrimdir.

Atatürk’ün 101 yıl önce gerçekleştirdiği devrimlerin sonucunda kurulmuştur.

Çağının çok ilerisini görebilen bir lider olan Atatürk’ün attığı sağlam temeller sayesinde Türkiye Cumhuriyeti 101 yaşına ulaşabildi.

Ancak 22 yıllık AK Parti iktidarı döneminde cumhuriyetin nitelikleri ve değerleri geri plana atıldı.

Laiklik ilkesi, demokratik sosyal hukuk devleti nitelikleri rafa kaldırıldı, insan haklarına saygı, kadın-erkek eşitliği, bağımsız yargı, basın ve ifade özgürlüğü alanlarında Türkiye geriye götürüldü.

Türkiye Cumhuriyeti’nin böyle bir sürece girmesinin temel nedeni AK Parti iktidarının, 2007 yılından sonra cumhuriyetin kazanımlarını rafa kaldırıp dini değerlere dayalı bir yapı kurmaya yönelmesidir.

Eğitim sistemini bilime değil inanca dayandıran, kamu kurumlarında liyakat yerine sadakati esas alarak dinci bir kadrolaşmaya giden, tarikatlar, cemaatler eliyle devlet yönetmeye kalkan iktidar Türkiye’yi Avrupa Birliği (AB) değerlerinden ve tam üyelik hedefinden hızla uzaklaştırıyor.

Atatürk’ün kurduğu laik Türkiye Cumhuriyeti’nin temelini üç devrim oluşturur.

Bunlar sırasıyla; saltanatın kaldırılması, cumhuriyetin ilânı ve halifeliğin kaldırılmasıdır.

Cumhuriyet tarihi Atatürk’ün üç devrim üzerine yükselttiği laik cumhuriyeti savunanlarla, laiklik karşıtı olan, halifeliği geri getirmek isteyen, Türkiye’yi şeriatla yönetmek isteyen dinci akımların mücadelesi tarihidir.

Bu akımların Atatürk ve devrimleriyle sorunu; halifeliğin kaldırılması, egemenliğin saraydan alınıp halka verilmesi, ümmet yerine millet, kul yerine vatandaşlık hukukunun getirilmiş olmasıdır.

Türkiye’de bugün, yasaklanmış olmasına karşın, açık ve güçlü şekilde faaliyet gösteren tarikat ve cemaatlerin büyük çoğunluğunun hedefi halifeliğin geri getirilmesi ve şeriat yönetimine geçilmesidir.

Laik cumhuriyete karşı mücadele 1950 yılından bu yana Türkiye’yi yöneten sağ iktidarlar döneminde başlayan karşı devrim sürecinde özellikle AK Parti iktidarında hız kazanmış ve zirve yapmıştır.

AK Parti iktidarının, Türkiye Cumhuriyeti’nin laik devlet kadroları yerine laiklik karşıtı cemaat ve tarikat üyeleriyle kadrolaşıp ülkeyi yönetmesiyle Atatürk devrimleri ve laiklik ilkesi aşama aşama tasfiye sürecine sokuldu.

Bu süreç tarikatların devlet kurumlarında söz ve karar sahibi olmalarını sağladığı gibi yavaş yavaş toplumsal yaşamı düzenleme girişimlerine kadar yol aldı.

Türkiye, bir zamanlar öncülük ettiği için gurur duyduğu İstanbul Sözleşmesi’nden Cumhurbaşkanı’nın tek imzasıyla çıktı.

Hangi festivallerin yapılacağına tarikatlar karar veriyor.

Valiliklere, kaymakamlıklara bu festivallerin “ahlakı bozacağı, aile yapısını zedeleyeceği, eşcinselliği teşvik edeceği, milli ve muhafazakar değerlere aykırı oldukları” gerekçelerle iptal başvurusu yapıyorlar. Cumhuriyetin valisi ve kaymakamı olan ve cumhuriyet değerlerini korumakla görevli bulunan valiler ve kaymakamlar da tarikat üyelerinin başvurularını geri çevirmiyor.

Toplumsal yaşamı belirlemede tarikatların, cemaatlerin ağırlığı her geçen gün artıyor.

Bakanlıklar, diğer kamu kuruluşları laiklik ve Atatürk karşıtı tarikat mensupları tarafından paylaşılmış durumda.

Bu anlayış laik, demokratik, hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyeti’nin geleceği açısından büyük riskler oluşturuyor.

Türkiye’nin bu niteliklerini korumak ve çağdaş ülkeler arasında yerini yeniden alabilmek için başta laiklik ilkesi olmak üzere Atatürk ilke ve devrimlerine sahip çıkılması gerekiyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Fikret Bila Arşivi